YOKSULLUK NAFAKASI
Hakim, ‘’sizi boşuyorum, eşinize de 250 TL nafaka verilmesine hükmediyorum,’’ deyince davalı koca, "Allah razı olsun Hakim Bey, ben de ayda 50 TL veririm gül gibi geçinip gider,’’ der.
Peki kanun koyucuların son değişiklik kararının ardından süresiz olmasıyla gündeme gelen yoksulluk nafakası nedir, bu fıkrada okuduğumuz kadar trajikomik bir durum mudur?
Nafaka, terim olarak bir kimsenin geçindirmekle veya bakmakla yükümlü olduğu kimseye mahkeme kararı ile verdiği aylıktır. Yoksulluk nafakası ise boşanma halinin gerçekleşmesi ile yoksul duruma düşen eşe verilen nafakadır. Yoksulluk nafakasının temelinde evlilik birliğinde oluşan yardım ve dayanışmanın evliliğin sona ermesinden sonra da devam etmesi düşüncesi yatar. Günümüzde aksine örnekler görüyor olsak da nafaka, nafaka ödeyen eşe verilmiş bir ceza veya tazminat niteliğinde değildir. Yoksul kalan tarafı koruma, zor durumda bırakmama amacını taşır.
Türk Medeni Kanununun 175. maddesince ele alınan yoksulluk nafakasının oluşması için bazı şartlar vardır. Bu şartların başında kusur gelir. Nafaka talep eden tarafın kusuru diğer eşten daha az ya da eşit kusurlu olmalıdır. Nafaka yükümlülüğü olan taraf kusursuz olsa bile koşullar oluştuysa nafaka ödemek zorundadır. Bir diğer şart ise nafaka talebinde bulunan tarafın yoksul duruma düşmesidir. Kendisini yoksulluktan kurtaracak derecede mal varlığı ya da geliri bulunuyor ise nafaka isteminde bulunamaz.
Ülkemizde nafaka ile ilgili doğru sanılan yanlışlardan birisi de nafaka ödeyen tarafın yalnızca erkek eş olduğu düşüncesidir. Oysaki kanunlarımızda böyle bir hüküm söz konusu değildir. Nafaka yükümlüsünün cinsiyeti belirtilmemiştir. Ancak hâlen ataerkil toplum özelliğini taşıyan ülkemizde de kadın ve erkek arasında bir sosyal ayrıcalık söz konusu olduğu, erkek baskın, kadın ise bastırılmış konumda bulunduğundan ötürü nafaka alacaklısı genellikle kadınlardır. Yani diyebiliriz ki boşanma yüzünden yoksulluğa düşen eş erkek de olsa ve nafaka için gerekli koşullar da oluştuysa yoksulluk nafakası talep edilebilir. Günümüzde bunun pek örneği olmasa da aksi şekilde gerçekleşecek diye bir kaide yoktur.
Akıllara gelen bir diğer soru ise nafakanın süresi ile ilgilidir. Yoksulluk nafakası 3444 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 12.05.1988 tarihinden önce ancak 1 yıl süreli olarak verilebiliyordu. Bu tarihten sonra süresiz olarak verilmesi kararlaştırıldı. Ancak nafaka yükümlüsü her zaman süresiz ödemek zorunda değildir. Süreklilik zorunluluğu yoktur. Nafakanın süresi talep eden tarafın istemine, -bir bakımdan da vicdanına- ve hâkimin takdir yetkisine kalmıştır.
Her ne kadar şu an gündemde olan yasa düzenlemelerinde nafakaya bir alt-üst sınırı getirileceği konuşulsa da, ülkemizdeki refah düzeyinin, bu refah düzeyinde kadınların paylarının arttığını görmedikçe her getirilen düzenleme beraberinde yeni bir sorunla gelecektir. Anayasa’nın 2. maddesiyle beraber benimsediği sosyal devlet anlayışının teoride kalmayıp uygulamalarda da yer bulması gerekir. Böylece istihdam sağlanarak insanların hayata kazandırılması kolaylaşmış olur. Hayata kazandırılan kadınların gerekse erkeklerin yoksulluk nafakasına olan ihtiyaçları ortadan kalkar. Maddi güç açısından özgürleşip yaşamlarına daha olumlu şartlarda devam ederler. Bahsettiğimiz bu şartlar ve insanların birbirlerine olan saygı, sevgi ve hakkaniyetleri artmadıkça bu sorunun ortadan kalkacağını düşünmüyorum.
İyi olmak kolaydır
Zor olan adil olmaktır
En mükemmel adalet ise vicdandır.
VİCTOR HUGO
Arife Çamlıboğaz
Comments